Ben Haluk'um. Haluk olduğumu sanıyorum. Yıllar öncesi bana Haluk, diye seslenirlerdi. - Gel, Haluk! - Git, Haluk! - Koş, Haluk! Ya da: - Yat, Haluk! - Uyu, Haluk! - Kalk, Haluk! Annem beni kolay doğurmuş. Uysal bir kişi olacak diye gaipten haber verenler olmuş. Ve bana Haluk adını koymuşlar. Ama eski, çok eski bir hikâye bu. Bu hikâye yıllar öncesi tamamlandı. Yıllar öncesi tamamlandığını sanmıştım. Kavanozların içine sokuşturup ıssız yerlerde sakladım. Ama zihnimi kurcalayıp durdular hep. Issız yerlerden aldım, bozkırlara götürüp bıraktım. Savaş geçti üzerlerinden. Tank paletleri, top arabaları, savaşçıların nalçalı çizmeleri altında alıp çiğnendiler, eriyip tükenmediler gene. Savaş bir ara kesilip etrafa sükûn çökünce bozkıra gittim, buruk bir yürekle iz çökerek, hikâyelerimi aradım.