Çocuklar ayaza aldırmadan, okul bahçesinde koşuşup duruyorlardı. Yanakları al al olmuş, burunları kızarıp dudakları morarmıştı. Soğuk yel dikenli çalı gibi bedenlerini dalayıp geçiyordu. Bahçedeki yağmur birikintileri donmuştu. Çocuklar çukurların üstünü kaplayan ince buz katmanlarını kırma yarışına girmişlerdi. Buzlar ayaklarının altında çıtır çıtır çatlayıp dağıldıkça, sevinçten uçuyorlardı. Böylece bahçede kuş gözü kadar çukurlarda bile buz komadılar, ezdiler, dağıttılar. Derin çukurlardaki donmuş yüzeylerin altında su doluydu. Bunları kırarken, dizlerine dek sulara battılar. Lastik ayakkabıları, el örmesi nakışlı yün çoraları, pantolon paçaları sırılsıklam oldu.(Kitabın Girişinden)